ÖZGÜR YAŞAMIN MÜCADELESİNDE İRAN KADINLARI

Türkiye’de büyümüş ve yaşamaya devam eden bir genç kadın olarak, kadınlık üzerine düşüncelerim ve yaşadığım kadınlık deneyimi elbette ki içine doğduğum kültürden, bu yarı doğulu yarı batılı halimizden ya da bunlara nazaran çok daha evrensel olan ataerkiden azade değil. Kadınlığı bu anlamıyla kişisel ve kendi koşullarına göre sürekli yeniden şekillenen, yeniden üretilen bir deneyim olarak görsem de yine de bizi birleştirenler ayıranlardan(1) çok daha fazla, bunu hepimiz farkındayız. Bu yazının başına oturmamdaki motivasyon da tam da buradan ileri geldi. Kadın hareketinin içinde bulunsak da bulunmasak da bizi ortaklaştıran deneyimler üzerine söz söylemenin birleştirici ve özgürleştirici bir gücü olduğuna inanıyorum. Kadın ve özgürlük ana teması bağlamında yayınlanan bu yazıda, Ortadoğu’daki kadın hareketi ekseninde geçtiğimiz 16 Eylül’den bu yana devam eden İran protestoları bakmayı amaçlıyorum. İran deneyiminin önce Ortadoğulu kadınlar sonrasında da evrensel kadın mücadelesi anlamında zaman içinde daha da büyük bir yer kazanacağına, bu deneyimi daha çok konuşacağımıza eminim, bugün her şey biraz daha tazeyken belki yanlış yorumlarımız, öngörülerimiz olacaktır, amacım geçmişten günümüze gelerek bağlamı doğru kurmaya çalışmak ve süreç içindeki gelişmeler adına bir çerçeve koymak. Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (BUKAK)’ın 2022 yılı 25 Kasım etkinlikleri için yaptığı okuma, söyleşi ve devamında yürüttüğü tartışmalar, yanı başımda büyüyen bu kadın dayanışmasına daha da yakından bakmama fırsat tanıdı ve bana da ilham oldu, bu sebeple naçizane bir teşekkürü borç bilirim.(2)

Bilindiği üzere Iran, 1979 yılında Muhammed Rıza Şah’ın bugün hala iktidarını sürdüren İslami rejime devrilmesinin ardından İslami usul ve kaidelere göre şeriatla yönetilmeye başlandı. Ancak kadınların özgürleşme talebini rejimin getirdiği Hijab e ijbari yasasına ve bu bağlamda kadınlara dayatılan kılık kıyafet usullerine indirgemek hem anakronik bir hata olacaktır hem de evrensel kadın mücadelesinin hak taleplerini yanlış yorumlamamıza sebep verecektir. Bu yüzden 2022’nin eylülünden beri devam eden protestolara gelmeden kadınların rejim öncesinde eylemliliklerine bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Kadınları ve onların eylemliliklerini kendi toplumsal dinamiklerinden ayırmak elbette ki mümkün değil. İranlı kadınlar da tıpkı Ortadoğu’nun diğer halklarındaki kadınlar gibi Avrupa’daki orta sınıf kadınlar kadar erken eylemlilikler gösteremediler daha doğrusu gösterdikleri eylemlilikleri toplumsal cinsiyet perspektifi üzerinden anlamlandırmaları daha geç bir süreçte meydana geldi, yine de İranlı kadınları modernleşme hareketlerinin başlarından hatta bu süreçten biraz daha önceden itibaren kamusal alanda söylem üretirlerken görebiliriz. 1890 yılı Tütün İsyanları, İran’ın içeride tütün işletmeciliğini yasaklayarak üretimin İngiliz bir firmaya devrine karşın yerli üreticilerle ve sonrasında diğer gruplarla da büyüyen, kadınların da dahil olduğu bir direniş örneğin ancak öyle sanıyorum ki bu, aile fertleriyle ya da yakınlarla dayanışmaktan öteye gitmiş değildir. Öte yandan 1906 Anayasal Devriminde ise kadınları Şiiliğin protestoya izin veren geleneklerine de bağlı kalarak eylem yaptıklarını görüyoruz. Bu da Şii ulemanın çıkarlarını korumak adına atılmış, kültürel muhafazakarlığı koruyan bir eylemdir. Medyada sıkça “seküler İran”, “laik İran”, “eski İran” gibi başlıklar altında fotoğrafları paylaşılan, kadın ve erkeklerin kamusal alanda beraber olduğu, giyim tarzı, sosyalleşme pratikleri, eğitim gibi alanlarda batılı anlamda bir modernlik imgesi yaratan o İran ise Rıza Şah’ın 1922’de bütün kamusal alanlarda kadınların örtünmesini yasaklamasıyla olageldi. 1936 yılında ise Kashf-e hijab diye bilinen yasa ile örtünmek tamamen yasaklanmıştı. Bu elbette hem kadınların din ve yaşam özgürlüğüne büyük bir darbe olarak yorumlanmış hem de bugün hala rejimi devam eden İslam Cumhuriyetinin örgütlenmesine ön ayak olmuştur. Dayatmacı bir modernite fikriyle baskılanan İran halkı üzerinde kültürel olarak da hatırı sayılan mollalar yeni bir örgütlenmeyi kurmaya başladı. Rıza Şah modernleşme adına önemli adımlar atmıştır, kadınların üniversiteye girme izni ve eğitimin desteklenmesi, kadınlara boşanma hakkı verilmesi, evlilik yaşının yükseltilmesi gibi önemli kazanımlar vardır. Ancak bunların bir devlet ideolojisi bağlamında halka dayatılması, modernleşmenin vitrini olarak kadınların kullanılması,(3) özgürleşen ve haklarına kavuşan kadın imgesinin ancak bu kadın seküler bir hayat yaşıyorsa meşru olduğunu ifade etmektedir. Rıza Şah’ın kimi bağlamlarda demokratikleşmeyi hedeflediği de söylenir ancak bu reformları sağlamak adına kendini şah ilan ettiği vurgulanır bugün biliyoruz ki oldukça totaliter bir rejim sürdürmüştür. Bu yüzden İran’ın demokratikleşmeye meyleden süreci olarak Muhammed Mussaddık dönemine kadar da kadınların kadın olmaktan ileri gelen örgütlülükleri ve eylemlilikleri oldukça baskı altında ve yok denebilecek kadar azdır. Şah bağımsız kadın derneklerini kapatıp Hanımlar Merkezi isimli bir kurum kurar, artık kadınlar kamusal alanda sadece yönetimle ortaklaştıkları sürece faaliyet gösterebilirler, burası depolitize olmakla beraber sanki bir yardım kurumu gibi işler. Mussaddık’ın 1950li yılların başında önünü açtığı sivil toplumculuk ve siyasi faaliyet alanı, kadınların da örgütlenmesine alan sağlamış ve ilk kadın dernekleri bu süreç içinde kurulmaya başlanmış ancak bu yönetim iki yılın sonunda Ajax Operasyonu olarak da bilinen 1953 İran Darbesiyle son bulmuştur. Böylece Muhammed Rıza Pehlevi (Şah Rıza’nın oğlu) Mussadık’tan önce de sürdürdüğü hükümranlığını yeniden kazanmış oldu. Hemen hemen otuz yıldır süren bu modernist rejim, halk tabanında ciddi tepkiler bulmaya başlamış, Muhammed Rıza babasının sert yasalarını reformlarla esnetmek vaadiyle yükselen İslamcı propagandayı bastırmaya çalışsa 1979’da İran İslam Devrimiyle beraber her şey bir gecede tersine dönüverdi. Ayetullah Humeyni’nin dini lider olarak başını çektiği devrim Şubat’ta devraldığı hükümetle kısa süre içinde kadınlara örtünme zorunluluğu getirdi, şeriatın yargılanmada temel yasa olmasına karar verdi. Kadınların kamusal alandaki çoğu hakkı yavaş yavaş ellerinden kaymaya başladı. Burada, bugünkü protestolarla da yakın olduğunu hissettiğim 8 Mart 1979 günün Tahran’ına dönmek istiyorum. Altı gün süren protestolarda çoğu monarşinin yok edilmesini ve demokratik devrimi destekleyen binlerce kadın “bu devrimi geriye gidelim diye yapmadık” diyor ve yeni rejimin başa geldiği gibi dönüştürmeye çalıştığı İslami hayatın karşısına özgürlüğü koymaya çalışıyorlardı.(4) Buradan sonrası esasında hepimiz de bildiği bir İslami dönüşüme işaret ediyor. Şeriat baskısı 1979’dan bu yana bazen kısmı iyileştirmeler bazen de şiddetle, çeşitli bölgelerde, farklı etnik kimliklere karşı büyüdü. Bu yazıda İslam Rejimine ve eylemlerine dair çok fazla detay vermemeyi tercih ediyorum, bunun sebebi İran’ın devrimden sonra ama özellikle de protestoların büyümesiyle beraber giderek kapalı bir kutu olması ve habere ulaşımın zorlaşması hem de bu yazının amacı bağlamında sadece birkaç kurum ve organa değinmenin de çerçeveyi çizmek için yeterli oluşu. Kadınların medeni hakları dahil olmak üzere birçok hakkı bugün İran’da yok. Kamusal alandaki varlıkları, eğitime, sağlık hizmetlerine, cinsel sağlığa ulaşımları giderek zorlaştırıldığı gibi kurallara uygun yaşayıp yaşamadıklarını kontrol etmek üzere atanmış ahlak polisleri tarafından da sistematik olarak gözetim altında yaşıyorlar. Ahlak polislerinin hijabını doğru giymeyen kadınlara çeşitli yaptırımlar uygulama hakları var. Ama öte yandan kadınlar halen çalışıyorlar, emeklerini satmaları üzerinden emek-yoğun işler adına kısıtlamalar yok, İran kapitalist dünyayla yarışırken kadın nüfusunun işgücüne ihtiyaç duyuyor elbetteki. Bir yandan büyük şehirlerde zengin kadınların diğer kadınlara göre çok daha rahat yaşadıklarını, nüfusları sayesinde bu yaşantıları sebebiyle herhangi bir sıkıntı yaşamadıklarını görüyoruz. Öyle ki kimi medya kuruluşlarında, üst sınıflar arasında Tahran’ın ev partileri ve gece hayatı da bir hayli meşhur. Kırsalda, köylerdeyse kadınların genelde tarlada çalışması bir yandan da buralarda kontrolün büyük şehirlere göre daha az olması sebebiyle kıyasla daha az baskı altında hissediyormuş, başörtüsü kullanmalarına rağmen kendi kültürlerine göre yaşamaları daha mümkün. Buradan aslında şunu gözlemliyoruz, kadınlar sadece ataerkiyle ve onları din kisvesi altında yok sayan devletle değil aynı zamanda bu güçlerin sınıfsallığıyla da savaşmak durumunda. Jina Mahsa, küçük şehirde yaşayan bir kürt olarak akrabasını ziyarete geldiği Tahran’da hijabını doğru giymediği gerekçesiyle göz altına alındı, ve peşindeki günlerde vefat haberi yayıldı. İranlı muhalifler Jina’nın gözaltında öldürüldüğünü söylerken hükümet bunu yalanladı ve Jina’nın gözaltından sonra vefat ettiğini iddia etti. Protestolar Jinanın ölüm haberinin alındığı 16 Eylül’den sonra önce Tahran’da sonra da bütün ülkede büyüdü. Jina’nın mezarı başında kız kardeşi saçlarını keserek yasını ifade etti. Bu hareket saçları göründüğü için böylesi bir cezayla karşılaşan Jina için birleşen kadınlar arasında bir sembol oldu. Protestolara kimi kadınlar başörtüleriyle kimileri ise başörtülerini atarak geldi, üniversitelerde eylemler büyüdü, liselere kadar inen eylemlerde kız çocuklarının mollaların sarıklarını devirdiği videolar yayınlandı. Bu İran’daki büyük otorite sembolü mollalardan artık korkulmadığı gibi onlara saygı da duyulmadığının ifadesi oldu. Eylemler yüksek şiddetle bastırılmaya çalışılıyor, belirsiz sayıdaki kadın bu eylemler sırasında can verdi, sayısız gözaltı ve tutuklama yaşandı. İlk eylemin üstünden hemen hemen altı ay geçmesine rağmen kadınların direnişi halen diri. Fabrikalarda ve iş yerlerinde büyüyen grevler, farklı sosyal grupları içine alarak büyüyen eylemler… Rejim protestocuları müdahelelerin sertleşeceğine dair imalar ile tehdit ederken(5) bir yandan da şaşırtıcı bir gelişme oldu ve aralık ayında irşad devriyeleri kurumunun (ahlak polisi) feshedildiği açıklandı. Sonrasında aslında bürokratik bir değişiklik yapıldığı ve pratiklerin çok fazla değişmediğini gözlemlesek de bu rejimin attığı bir geri adım. İrşad devriyeleri gibi rejimi temsil eden bir kurumun yok olması fikri dahi hükümetin zor zamanlar geçirdiğinin göstergesi.

Eylemlerin sonu nereye varacak, bu sürecin sonunda ne var söylemek çok zor, eylemciler önce kadınlık deneyimi bağlamında birleşirken şimdi öğrenciler ve işçilerin de dahil olduğu kendisine büyük lider figürler atfetmeyen eylemler toplumsal hareketi büyütmekle beraber protestoların seyrini farklı yönlerde de değiştirebilir durumda. Bütün bunları göz önünde bulundurursak aslında şunu hissediyorum; bugün İran’da büyüyen isyan elbette ki tesadüf değil ve yüzyıllar boyu farklı şekillerde baskılanan kadınlar adına belli bir kimliği, yaşam pratiğini veya siyaseti dayatmıyor. Bütün bunların aksine herkesin ortaklaştığı temel nokta herhangi bir siyasetin kadın bedeni üzerinden tahakküm yaratmasına karşı çıkmak. Protestolara birçok insan kendi yaşam tarzlarını yansıtarak geliyor; başörtüsünü çıkartan ve çıkartmayan kadınlar, cinsel yönelim ve cinsiyet beyanlarını kıyafetleri üzerinden göstermeyi tercih edenler, gökkuşağı bayraklarına sarılmış bireyler… Farklı politik, etnik ve dini arka planlardan kadınlar birbirleriyle hepsini kapsayan, bir ötekini dışlamayan bir özgürlük için dayanışıyorlar. Ne Kashf-e hijab ‘ı ne de Hijab e ijbari’yi kabul etmiyorlar. Farklı siyasi pratikleri bir yüzyıl içinde deneyimlemiş İran halkının kadınlarının bugünkü bu özgürlük ve hak temelli isyanı inanıyorum ki politika yapıcıları için insan haklarının dokunulmazlığının göstergesi olur, insan hakları ekseninden kaymadan, toplumlara belli yaşam tarzları dayatmadan yönetişmenin yollarını açar. Cesaretini dayanışmasından alan bütün kadınlara sıcak selamlarımla, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, yaşamı ve özgürlüğü kutluyorum.

  1. Hypatia, İskenderiye Kütüphanesi
  2. Daha fazla bilgi için BUKAK Bülteni 2023 bahar sayusı (44. bülten) İran dosyasına bakınız
  3. Sara Baherriad söyleşisi: https://www.gazeteduvar.com.tr/kadin/2019/03/08/once-zorla-actilar-sonra-zorla-orttuler
  4. https://iranwire.com/en/society/60024 https://www.5harfliler.com/8-mart-1979-tahran/
  5. https://www.gazeteduvar.com.tr/ali-hamaney-bu-kotuluklere-son-verilecek-haber-1589963

Zeynep Kurt/Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi öğrencisi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: