“Kendi kendime dedim ki, dayanışma bu gerçekten”
Protesto sürecini bizim için yorumlayabilir misin?
1 Ocak’ta zaten büyük bir tepki oldu. 1 Ocak’ta bu kadar öğrencinin tepki koymasından sonra bazı öğrenciler eylem yapalım, Boğaziçi’nde bir basın açıklaması yapalım dediler. Yani yaklaşık 2-3 gün hep buna hazırlandık; televizyona röportaj vermek olsun, eylem haberi yaymak olsun, sosyal medya çalışmaları olsun vesaire. Eylemden önce negatif anlamda şöyle bir şey oldu, bir ön temsiliyet sıkıntısı çıktı. Eyleme çıkmadan önce kim basın açıklamasını okuyacak, dayanışma mı okuyacak yoksa ÖTK mı okuyacak vesaire. Ama eylem benim açımdan şöyle oldu. Ben mesela insan kalabalığı olacağını bekliyordum ama bu kadar, yani 2 bin kişiye yakın ya da 1000 2000 arası devasa bir tepkisel eylem olacağı hiç aklıma gelmezdi. Hiç aklıma gelmezdi demeyeyim ama şaşırttı ve sevindirdi beni. Okulun orada Bimeks işçileri vardı, başka okuldan öğrenciler vardı, bizim kendi arkadaşlarımız vardı, LGBTİ+ öğrenciler vardı. Mağdur olan, sıkıntısı olan, talebi olan herkes için slogan atıyorduk ve bu Boğaziçi için yıllardır olmayan bir şeydi, bu da beni çok mutlu etmişti o sırada. Kendi kendime dedim ki dayanışma bu gerçekten. Böyle böyle kazanırız biz diye düşünmüştüm. Çok kalabalıktı, çok güzeldi, çok renkliydi. Herkes kendi talebini ortaya koydu. Sadece Boğaziçi değil, diğer üniversitelerden dayanışmalar da geldi. ODTÜ’den biri geldi, İTÜ’den biri geldi, İstanbul Üniversitesi’nden galiba biri geldi. Yani iyiydi, ben mutluydum o gün.
Eylem sırasında polisle herhangi bir temasınız oldu mu?
O günkü polis bugünkü gibi değildi. Mümkün olduğu kadar olay çıkarmamaya çalışıyordu. Çok hoşlardı anlamında söylemiyorum bunu, yanlış anlaşılmasın şirinleştirmeye çalışmıyorum. Biz okula girmeye çalışırken birkaç şey oldu. Biri bana yumruk attı, benim gözlüğümü düşürdü. Bir de üstüne gaz yedim ve benim astımım var, anında krize giriyorum. Çok kalabalıktı, kalabalığın altında ezilir gibi oldum.
“Bu eylemden sonra uzun süredir olmayan eylem dalgaları başladı”
O kapsayıcı, güçlü kalabalık ortamdan bahsettin. İlk günün sonunda gidişatı nasıl görüyordun? Sence işe yaramış, amacına ulaşmış mıydı o gün için?
Şöyle, eylemin ben mükemmel olduğunu söylemek istemiyorum, değildi ama bence kesinlikle amacına ulaştı. Ses getirmesi amacına yani, yoksa evlerimiz basılmazdı zaten. Bu benim yorumum. Kimse böyle bir kalabalık beklemedi çünkü okul meselesini falan aşmıştı bu kadar büyük bir şey ve bence iktidar korktu. Zaten çok kırılgan bir iktidar var ve herhangi bir muhalefete tahammülü yok. O yüzden anında bastırmak istedi ve hemen belli öğrencileri karalamak için bunlar işte Marksist, terörist vesaire dedi. Alelacele evlerimize baskınlar düzenlendi. Yani seçildik biz orada belli öğrenciler olarak. Ya şöyle söyleyeyim ben size, bu eylemden sonra uzun süredir olmayan eylem dalgaları başladı. İstanbul Üniversitesi’nde, İTÜ’de, İzmir’de başka şehirlerde, Artvin’de, Adana’da. Yani çok fazla şehirde eylem oldu ve bu Türkiye’de bayadır olmayan bir şey. En azından üniversite öğrencileri başta olmak üzere, gençliğin uzun süredir sesini yükseltmediği bir sesi oldu.
Peki o ilk günün sonunda yeni eylemler planlamaya başlanmış mıydı?
Çarşamba’ya konulacak deniyordu yanlış hatırlamıyorsam. Bu sefer güney önündeydi, ya da kapıdan güneyeydi. Güney kapıdan güneye yürünecek gibiydi ama sadece o söylendi. Biz orada bir şey planlamaya çalıştık ama o kadar büyük bir kitle vardı ki kitle hemen hareket istiyordu. Orada da planlayamadık ve ben gözaltına alındıktan sonra da planlar değişmiş. Sanırım çarşamba günü okul dışına çıkılıp bir eylem yapılmış. Kadıköy’de eylem yapılmış. Planlar değişti oradan sonra.
O gün eve gittiğinde gözaltına alınacağını tahmin ediyor muydun ya da böyle bir şüphen var mıydı?
Benim şüphem yoktu. Çünkü ben o gün telefonuma bakmadım niyeyse. Telefonumu açıp Twitter’a baksaydım şüphelenirdim yüzde yüz. Mesela arkadaşlarım da şüphelenmiş beni arayacaklardı, uyarmaya fırsat bulamadılar. Çünkü bazen böyle şeyleri önceden görebiliyorsun. Mesela bizim üzerimizden bir karalama kampanyası dönüyordu Twitter üzerinden, yani ona baksaydım anlardım ama o gün tam bir talihsizlikten Twitter’ıma bakamadım. O yüzden sabah benim için sürpriz oldu.
“Evde terörist bulmuş, basmışlar gibi geliyorlar”
Gözaltına alındığın zamandan bahsedebilir misin?
Ben evden alındım sabahın dördü müydü, beşi miydi neydi, Allahım! İşte babam bir şeyler bağırıyor, annem bir şeyler bağırıyor. Ben şey sanıyorum, eve hırsız girdi. Çünkü hiç beklemiyorum. Sonra babamın ağzında silah kelimesi geçti, böyle duydum. Sonra da bunlar bana gelmişler dedim. Sonra zaten hemen yere yatırdılar beni, kelepçelediler. Sonra beni salona aldılar. Evde terörist bulmuş, basmışlar gibi geliyorlar; yere yat deyip silah dayıyor kafana Özel Harekat. Aileme eğil falan diyerek iğrenç muameleler de yapmaya çalışmışlar ama benim ailem ‘biz sizin önünüzde eğilmeyiz’ tarzında tepki vermişler. Ben salondayken odamı aradılar. Bir tane MFT bayrağı buldular, suç unsuru olabilir diye aldılar onu ki değildi. Telefonuma el koydular. Bir kötü muamele olmadı, yani kötü muamele olmadı derken, ters kelepçe yaptılar tabi ki kötü muamele var ama darp olmadı. Ailemle polisler arasında atışmalar oldu. Ben susma hakkımı kullandım. Çünkü genelde şöyle bir sıkıntı oluyor: bir şey konuştuğunuz zaman senin aleyhine kullanabiliyorlar. Bir ara çözmüşlerdi ters kelepçemi ama evden çıkarken tekrardan taktılar. Giyinmek için, bir de ailemi çok germek istemedikleri için ters kelepçeyi çıkarmışlardı. Ama çıkarken tekrar taktılar, beni medyaya göstermek için. Evden ters kelepçeli gözaltına alınmış fotoğraflarımı çektiler.
Ne gerekçeyle gözaltına alındığını söylediler mı?
Valla hatırlamıyorum, söylemeleri lazım. Normalde kural öyle. Ama hatırlamıyorum yani söylemiş olabilirler de olmayabilirler de. Sonra gördüm yani neyden suçlandık, izinsiz gösteriden ve polise mukavemetten galiba. Polise mukavemet yazmışlar ama ellerinde hiç görüntü yok, mukavemetim de olmadı zaten polise.
“Bu kadar mı korkuyorlar?”
Peki o süreçte ne hissettin, nasıldı senin için?
Yani iyi hissetmedim. ‘Bu kadar mı korkuyorlar’ dedim bir an içimden. ‘Oha niye geldiler, buna da gelinir mi’ dedim. Ailem için korktum orada, aileme bir şey yapabilirler diye, aileyi darp etme gibi haberler duyuyordum. Beni asıl korkutan o oldu aslında, kendim için ben prosedürün ne olacağını biliyordum orada. Yani hoş bir duygu değil, özgürlüğün elinden alınıyor orada devletin malı gibi. Polisler size zaten bok gibi davranıyor. O açıdan hoş bir his değil yani.
“Niçin burada olduğumuzu biliyorduk ve gurur duyuyorduk”
Gözaltındayken yaşadıklarından bahsedebilir misin?
O sabah ben temaslı olduğumu öğrendim, bir de korona tehlikesi çıktı. Hastaneye götürüldüm. Karakolda da izole olduğum için beni tek bir koğuşa koydular. En kötüsü oydu herhalde çünkü ben bir gün tamamen yalnızdım, sabahtan akşama kadar ışık almayan bir yerde. Yapacak hiçbir şey yok. Daha önce de benim bir gözaltı sürecim olmuştu ama tek başıma kalmamıştım hiçbir zaman. Bu beni biraz yordu yalan yok yani. Öyle bir şansızlığa düştüm ben. İlk gün zordu yani. Zaten verdikleri yemekler iğrençti, yemedim. Hatta sonradan tahmin ettim ki bozuk bir yemek falan da verebiliyor olabilirler, emin değilim. İlk gün tamamen bekledim, avukat geldi akşam. Avukat sizi orada çok rahatlatıyor, sonuçta bir dostunuz. O kadar düşman tipler içerisinden dostunuz, ihtiyacın varsa söylüyor, aileden bir şeyin varsa söylüyor. Avukat ilk geldiğinde direkt Covid negatif olduğumu söyledi o rahatlattı biraz beni. Yani ilk gün hiçbir şey olmadı, sabah saat altı-yediden akşama kadar bir tek avukat geldi iki kere. Onun dışında tamamen çok sıkıcıydı. İkinci gün ise şöyle oldu. Hastane kontrollerinde gözaltındaki diğer arkadaşlarımı görme fırsatım oldu. O biraz benim moralimi yükseltti. Orada biraz daha güçlü hissediyorsunuz, arkadaşlarınızla birlikte hareket edince. Yine bir sürü sorun oldu, polisten ters kelepçe yapmamasını istedik ya da sıkan kelepçelerin gevşetilmesini istedik. Bunları tamamen dinlememezlikten geldiler. Şu biraz moralimizi yükseltti, dışarıdan bizim için eylem yapan insanları gördük avukatlar aracılığıyla. Biz çok kötü değildik, yani niçin burada olduğumuzu biliyorduk ve gurur duyuyorduk. Ama dışarıdan insanların bize destek verdiğini görmek de çok iyi bir duyguydu.
Avukatının geldiğini söyledin ilk gün, o senin kendi avukatın mıydı?
Bir tanesi benim avukatımdı, diğeri kendi avukatım değildi ama benim tanıdığım biriydi. Ama hani kişisel olarak tanımadığın biri olsa da o avukatlar zaten herkese desteğe geliyorlar, tanımadıkları insanlara da geliyorlar orada.
Hastaneye götürülme sürecinden kısaca bahsedebilir misin? Darp raporu alman gereken bir durum oldu mu?
Kelepçe için rapor adım, aşırı sıktıkları için iz bırakıyor. Onu yapmamaları gerekiyor. Zaten ters kelepçe de kaçma tehlikem olmadığı sürece işkenceye giriyor insan haklarına göre, yanlış hatırlamıyorsam. Her gözaltında olduğum gün, bir kere gördüm doktoru. Doktorlar genelde yardımcıydı. Her zaman bu olmuyor ama. Yani kayıtsızlardı biraz. Daha önce böyle Boğaziçililer gözaltına alındığında, birkaç kere doktorlar inisiyatif alıp polisleri çıkartmışlar öğrencilere bakmak için. Dediğim gibi değişiyor, kim olduğuna bağlı. Bazen pislik de yapıyorlar, yapan da var. Bana olmadı ama sanırım başka öğrenciler kelepçe izini ya da darp izini göstermiş ama doktor bir şeyi yok demiş mesela. Böylesi de çıkabiliyor.
“Her bir yerinden hukuksuzluk akıyor”
Gözaltına alınma sürecinde uğradığın hak ihlalleri oldu mu?
Ya zaten tavır kötü. Mesela bizi hastaneye ters kelepçeyle götürdüler. Gidip gelirken kelepçenin gevşetilmesini istediğimizde bile pense yok yanımızda falan dediler. Halbuki var yani yalan söylüyorlar, bizi duymazdan geldiler. Onun dışında çıplak arama da yaptılar, yani bunu unuttum bu arada ama o da çok önemli bir şey. Çıplak arama da yaptılar resmen hepimize. Onun dışında avukatların dışarıdan öğrencilere, ben dahil, bir şey almasına, su da olsa şeker de olsa izin vermediler. Zehirli olabilir falan dediler de yalan yani. Onun dışında bana değil ama mesela bazı LGBTİ+ bireyler vardı orada, onlara böyle cinsiyetçi tavırlar gösterdiler. Hani baya kimlikten dolayı ayrımcılık yapıyorlar orada size, bunlar büyük sorunlar yani. Her bir yerinden hukuksuzluk akıyor. Genelde her türlü prosedürü sakat zaten, normal bir şey yok.
“Tutuklanacaksak bari böyle bir şeyden tutuklanalım”
Tüm bunlar olurken sen nasıl hissettin?
Polisler zaten çok hukuksuzca davranıyorlar artık, hani bu insanlardan sana karşı insani davranmasını vesaire bekleyemezsin. Hiç öyle bir dertleri yok zaten, açık açık da söylüyorlar bunu. Bir şeye itiraz ettiğinde ben devletim falan diyorlar direkt. İstediğimi yaparım, bu kafadalar tamamen. Bunlar tabii kötü hissettiriyor. Ama zaten hiçbir şey görmeden önce de yaptığımız şeyin çok meşru olduğunu düşünüyordum. Biz arkadaşlarla şunu düşünüyorduk, tutuklanacaksak bile -ki o zaman bir ihtimal olarak düşünülüyordu- tutuklanacaksak bari böyle bir şeyden tutuklanalım. Tutuklanmayı böyle çok fedakar olalım anlamında söylemiyorum, ama en azından onurumuzla taşıyabileceğimiz bir şeydi bu, bunu söylüyorduk birbirimize. Ama sonra dışarıdan bize çok destek olduğunu görünce zaten, tutuklanma ihtimalinin olmadığını düşündük. Ne yazık ki ceza hukuku sanırım biraz böyle işliyor, seni ne kadar dışarıda destekliyorlar, ne kadar sahipleniliyorsun, o etkiliyor. Yüzde yüz etkilediğini iddia etmem ama etkiliyor, muhalefette çekingen diyebileceğiniz tiplerin bile bize destek atması bizim için bir avantaj oldu. O andan sonra hem rahatladık hem mutluyduk yani.
Polis sorgusu sırasında yanında avukatın var mıydı?
Vardı. Polis sorgusu çok rahat oluyor bu arada, avukat sol yanında, karşındaki polis de sana yardım bile ediyor nerdeyse. Yani yardım ediyor demeyeyim, abartmayayım da. Bürokratik bir iş, hiç ilgilenmiyor, yazıyor. Rahat bir ortam yani onu demek istiyorum. Hatta şöyle yani benim sorgum alınırken, sağda başkasının sorgusu alınıyor, dinliyoruz birbirimizi neyle suçlanıyoruz diye.
Serbest bırakılma nasıl oldu?
Şöyle savcıya gittik. Savcı ayakta kal falan dedi bana. Birkaç ekstradan soru sordu ifadelerle ilgili, yine aynı şeyleri söyledim. Hepimizden tekrar ayrı ayrı duymak istedi herhalde. Sonra kişisel bir yorum yaptı. Gencecik çocuklarsınız eylem yapmayın demiyoruz ama dikkat etmek lazım falan dedi. Çok muhatap olmadık onun dışında. Çağlayan Adliyesi’nde eksi yedinci katta hücreler var sadece polislerin ve şüphelilerin olduğu. Orada bütün öğrencileri tek bir yere koydular. Savcı ile görüşüp döndükten sonra bütün günümüz genelde orada geçti. Şöyle bir şey şansımız oldu. Avukatlar bize yemek ve içecek yolladı, doğru düzgün yemek gelmiş oldu uzun zaman sonra. Serbest bırakılma haberi hücredeyken geldi, polis söyledi. Bizi 3-4 saat daha beklettiler. Adli kontrol verdiler. Haftada bir imza, parmak iziyle. Haftada bir çarşamba günü. Sanırım herkesin çarşambaydı emin değilim.
“Orada bizi destekleyen insanlar, sonradan gözaltına alınan insanlar”
Serbest kaldıktan sonra dışarıdaki destek sana neler hissettirdi?
Sevindirici. İnsanları gördük, sarıldık birbirimize. Mutlu olduk yani. Birbirinize kavuşuyorsunuz, bu da zaten pek hoş bir duygu. Hem alnımızın akıyla çıktık oradan. Sonuçta bir mücadele verdik ve bunun bedelini ödeyerek çıktık. Burada bunun bir gururu var. Onun dışında bize dışarıdan desteklemeye gelen insanlar çok destekleyici davrandı. Ailem tedirgindi tabii, şimdi yalan olmasın. Ailem beni gördüğünde sevinçliydi ve bir an önce gitmek istiyorlardı oradan, haklı olarak öyleydi yani. Şu beni duygulandırıyor, orada bizi destekleyen insanlar sonradan gözaltına alınan insanlar. Hatta biri tutuklu şu an.
“Boğaziçi öğrencileri geri adım atmadı”
Gözaltı deneyimini nasıl değerlendirirsin?
Bir kere yaşadıktan sonra korku eşiğiniz kırılıyor diyebilirdim ama benim ilk gözaltım da değil bu. O yüzden eskisinden çok farklı hissettirmedi açıkçası. Zamanımı aldı. Yani şu iyi oldu, bizim bu kadar saldırıya uğramamız kamuoyunda bir tepki yarattı. Haklı davamız da destek aldı. Bu anlamda iyi oldu. Gerektiğinde öğrenciler geri adım atmadı. Yani Boğaziçi’nde o kadar baskı oldu, evler basıldı, öğrenciler okul içine alınmadı ama Boğaziçi öğrencileri geri adım atmadı mesela. Gerektiğinde de o mücadele veriliyor tabii ki. Öyle olmak zorunda. Zamanın hükümetinin direkt zaten kötü yüzünü görüyorsunuz. Bu bir deneyim oluyor sizin için, bu kadar açık görüyorsunuz diyeyim en azından.
“Aksine daha beter sarılıyorsunuz”
Protesto sürecine dair motivasyonun nasıl etkilendi?
Protestolara karşı benim motivasyonumda bir sıkıntı olmadı ama benim ailemle ilgilenmem gerekiyordu. O yüzden ben ondan sonra bir süre katılamadım özel sebeplerden dolayı ve bu beni üzdü yani. Ama hiçbirimizin şevki kırılmadı, benim de şevkim kırılmadı, aksine daha beter sarılıyorsunuz. En azından o gün öyleydi tabi. Yani sonuçta o gün bir tutuklama yoktu. Hepimiz mutluyduk ama kırılmadı. Zaten kırılmıyor da yani, böyle bir şeyden kırılmıyor. Çünkü şeyi görüyorsun, apaçık sana haksızlık yapılmış. Seni destekleyen insanlar var, arkanda olan insanlar var. Bunları görünce sen de onlarla birlikte olmak istiyorsun zaten.
“Ben bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum”
Şu anki gidişatı nasıl değerlendiriyorsun?
Yani çok karmaşık bir şey diyemeyeceğim. Ne yazık ki içinde aktif olamadığımdan bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Bir taraftan şu çok hoşuma gidiyor, öğrenciler direniyorlar, baskılara rağmen geri adım atmıyorlar ve bu benim için çok olumlu bir şey. Şimdi şöyle bir gerçeklik var bu kayyım geri adım atacak mıydı? Ben bunun ihtimalinin çok düşük olduğunu düşünüyorum. Yani ilk eyleme çıktığımda da böyle olduğunu düşünüyordum. Bu, ülkenin yani kayyımın geri adım atması demek. Bu ülkede çok şeyi değiştirir ve iktidar asla bunu göze alamaz. İsyan çıksın yine yapmaz, yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. Akademisyenlerin desteği de çok iyi ama öğrencinin de bir sınırı var, onların da yapabileceği bir şey yok. Mesela biz de bazı hatalar yapıyoruz. Böyle hatalara da düşmemek gerekiyor yani. Bazen çok bireyci bir yerden yaklaşılabiliyor bu Boğaziçi meselesine. Hani biz buyuz, biz böyleyiz. Benim şöyle bir düşüncem var. Böyle şeyleri kazanabilmek için, geri adım attırabilmek için halkı kazanmak gerekiyor. Yani bu ne yazık ki böyle. Yani halktan destek almak gerekiyor ve bazen böyle olmadığı oluyor. Kabe meselesi kesinlikle buydu. Resmin yapılmışsa orada durması gerektiği, diğer türlü otosansür olacağı söylenmiş. Ben buna katılmıyorum. Bence o sergideki o şey yanlıştı. İnsanları rencide ediciydi. Fikir özgürlüğü olduğuna da tam olarak katılmıyorum, bu benim kişisel yorumum. Yani sonuçta başkalarının değerlerine gerçekten zarar vericiliği vardı. Şunu demek istemiyorum, kesinlikle arkadaşlarımın tutuklanması o korkunç bir şeydi ki, yani benim tanıdığım insanlar, biri zaten benim arkadaşımdı. Arkadaşlarıma dışarıdan bu kadar saldırı varken böyle direkt eleştirmek de istemedim arkadaşlarımı. Ama böyle hatalara düşülebiliyor bazen. Bence polisin ondan sonra bize çok sert davranabilmesinin bahanesi oldu. Kendi kitlelerini ikna ettiler çünkü. Ama bu Kabe meselesi kesinlikle engellenebilir bir şeydi. Şimdi mesela biz LGBTİ+ların haklarını savunacağız tabii ki nefret söylemi işte olduğu zaman, A kişisinin, B kişisinin hakkını savunacağız. Ama bazen hükümet bunu yaşam tarzını kutuplaştırmaya da dönüştürmek istiyor ve biz bazen buna pas veriyoruz. Böyle hatalara düşülmemesi gerekiyor. Onu demeye çalışıyorum sadece. Ben şunu eleştiriyorum. Bizim okulda muhalif öğrenciler yani gerçekten bir şey yapmak isteyen öğrenciler; bu bir ifade özgürlüğüdür, burada suç unsuru yoktur gibi bir yerden savunuyor. Yani bizim kendi hatamız ama orada eleştirmiyoruz kendimizi. Yani ben biliyorum, burada bir sürü Müslüman öğrenci rencide oldu ondan, yani rahatsız oldular. Haklılar da yani. Ben bunun yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Kendi içimizde kutuplaşmamamız gerekiyor en azından.
Mesela BİSAK hakkında siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama sanırım BİSAK kendi hedef alındığı zaman bu sanki Müslüman öğrenciler hedef alınıyormuş gibi göstermeye çalışıyor. Bu iyi bir taktik onlar için ve biz mesela Kabe meselesinde orada düzgün bir özeleştiri vermeyince bunu pekiştirmiş oluyoruz. Ben bunların hata olduğunu düşünüyorum. Bu benim kişisel yorumum dediğim gibi. Neyse çok Kabe meselesine girdim ama bu çok kritik, önemli bir şeydi, o yüzden bahsetmek istedim. Çünkü direnişin gidişatını değiştirdi. Ülkedeki gündemi değiştirdi yani. Ya şöyle bir sıkıntı var mesela bir tepki oluşuyor, karşı taraf da bizim tarafımızda ama bizim mahallemizde tepki oluşuyor. Yani CHP’lisi tepki koyuyor, HDP’lisi tepki koyuyor, muhalifi tepki koyuyor, hani bizim sesimiz çok yüksek olsa da ne yazık ki yetmiyor. Benim tek negatif bulduğum şey bu, onun dışında olumlu şeyler olduğunu düşünüyorum. Dediğim gibi uzun zamandan beri gençlik ilk defa ayaklandı ve sesini yükseltti kayyum rektörlere karşı. Hatta şöyle diyeyim yani bir prova gibi bir şey oldu bu. Bir sürü ülkede bir şekilde toplumsal hareketler oluyor, isyanlar oluyor. Mesela pandemi olmasaydı çok daha büyük bir şeye evrilebilirdi bu. Yani bugün olmasa bile yarın bir provası olacaktır. Ya bunlar deneyim çünkü, kitleler öğreniyor, öğrenciler öğreniyor. Bir daha yaşandığında bunlar hatırlanacak mesela. Yapılan hatalar, bunlar hatırlanacak. Sonuçta artık sistem de krize giriyor bayağı, yönetemiyorlar. Bu anlamda ben bunun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Şu önemli bir mesele, öğrenci dayanışmaları kuruldu. Mesela Boğaziçi dayanışması. Aslında zaten vardı bu dayanışmalar ama böyle çok küçüklerdi, büyük bir temsiliyetleri yoktu. Dayanışma ağlarının büyümesi ve temsiliyet kazanması fırsatı oldu. Ama dayanışma ağlarında sıkıntı var bence demokratiklik konusunda. Ama bunlar çözülemeyecek şeyler değil. Bunların çözümüne uğraşılarak, bu dayanışma ağlarının büyütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bence önemli bir kazanım. Pek çok dayanışma ağı fazla göz önünde değildi. Bu aralar en azından çoğunun bilinirliği arttı, ilerisi için bir ışık bu da. Yani olabilir de olmayabilir de. Bu bize bağlı bir şey. Öğrenci temsiliyetini sağlayacak bir şeyler çıkarmak için uğraşmamız gerekiyor. Öğrenciler alttan sesini çıkarırsa ben inanıyorum ki bir şeyler çıkarılabilir buralardan.
Peki bundan sonra neler yapmayı planlıyorsun?
Yüksek lisans yapmayı düşünüyorum. Felsefeden bilim felsefesi okumak istiyorum, fizik felsefesi okumak istiyorum hatta. Fizik felsefesi benim hayallerimden biri aslında, gerçekten çok beğeniyorum bilim felsefesini. Sonra da yurtdışına çıkmak istiyorum doktoram için. Ben akademisyen olmak istiyorum, bunun için uğraşıyorum yani.
D.E’nin gözaltı öncesi, sırası ve sonrasında yaşadıklarını anlattığı röportaj serimizin ikinci yazısını okudunuz. Röportaj yaptığımız diğer arkadaşlarımızın hikayelerini önümüzdeki haftalarda sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Yaşadığımız sıkıntıların paylaşıldıkça azaldığına inanan bizler, hikayelerimizi birbirimizle paylaşarak bu zor günlerden daha da güçlü çıkacağımızı biliyor ve gözaltı sürecinde yaşadıklarını bizimle paylaşmak isteyen tüm arkadaşlarımızı aramıza bekliyoruz.
İletişim: koldugmeleribusos@gmail.com