Güvenli alan; bireyin biyolojik ve toplumsal cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, kültüründen, etnik kökeninden, fiziksel ve zihinsel yeteneklerinden, yaşından ve dininden dolayı ayrımcılığa, fiziksel ve duygusal şiddete maruz bırakılmadığı alan olarak tanımlanabilir. Güvenli alanda birey, ötekileştirme, ayrımcılık ve etiketlenmenin yol açtığı hak ihlallerinden korunur, hoşgörüsüzlük ile karşılaşmaz. Güvenli alan kavramı kampus, kafe ve eğlence mekanları üzerinden incelenebileceği gibi sağlık alanında da ele alınabilir. Bu yazı, önce Türkiye’de sağlık alanının LGBTİ+ bireyler için ne kadar “güvenli” olduğunu inceliyor. Ardından jinekolog şiddetine ve kadın atanan bireylerin kürtaj ile tüp ligasyonu deneyimlerine değinerek ‘güvenli alan’ kavramını sorgulamaya devam ediyor.
LGBTİ+ bireylerin sağlık alanında yüzleştiği sorunlar üç başlık altında toplanabilir: kurumsal umursamazlık, tedavi reddi ve LGBTİ+ bireylerin tedavi aramaktan kaçınması1. Kurumsal umursamazlığın en büyük nedeni medikal personellerin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim konusunda bilgisiz olması. Trans uyum sürecinde bulunan bireyler, prestijli hastanelerde bile uzman bulamıyor, medikal personellerden daha fazla bilgi sahibi olmaları, bireylerin sağlık sistemine güvenlerini azaltıyor. Örneğin, hormon tedavisi gören ve bu nedenle sperm üretmeyen bir trans kadının sperm örneği vermesi zorunlu kılınabiliyor. Trans uyum süreci dışında herhangi bir sağlık hizmetinde de doktorlar öznel algı ve düşüncelerini tedavi sürecine yükleyebiliyor, sırf hastanın cinsel kimliği nedeniyle gerekli tedaviyi sağlamayı reddedebiliyor. Son olarak, LGBTİ+ bireyler medikal personeller tarafından ayrımcılığa maruz kalma korkusuyla tıbbi hizmet almaktan kaçınabiliyor. 2013 yılında yayınlanan bir çalışmaya göre, sağlık sorunu yaşayan LGBTİ+ bireylerin %40’ı, tedaviye ulaşma sürecinde ailelerinin destek ve yardımını alamıyor2. Aile desteğine ulaşanların %73’ünün kimliği aileleri tarafından bilinmiyor. Tedaviden kaçınmanın bir nedeni de bireylerin, kimliklerinin aileleri tarafından öğrenilmesinden kaygılanmaları olabilir. Tüm bunlara ek olarak çoğu sağlık sigortası, resmi işgücü piyasasında olmayı gerektiriyor.

Bu tür sağlık politikaları, özellikle kolayca iş bulamayan trans kadınların sağlık hizmetlerinden eşit şartlar altında yararlanmasını önlüyor. Kısacası LGBTİ+ bireyler için Türkiye’de sağlık hizmeti güvenli alan sunmuyor, bireyler kimliklerinden ötürü ayrımcılığa maruz kalıyor, hoşgörüsüzlükle karşılaşıyor ve tedavi hakları ihlal ediliyor.
Sağlık hizmetine ihtiyaç duyan doğuştan kadın atanan3 bireylere odaklanıldığında durum daha iyi değil. Türkiye’de kadınlar jinekolojik muayeneden kaçınıyor. Bu kaçınmanın nedenleri kadının toplumda hâkim olan katı ahlaki ve dini normlarla yetiştirilmiş olması, muayene sırasında bu normlarla karşılaşmaktan korkması, geleneksel kadın rolü, namus bekçiliği, jinekolog şiddeti ve tacizi, sağlık personellerinin tutumları ve hekimin cinsiyeti şeklinde listelenebilir4. Türkiye’de kadın cinselliğinin, evlilik dışı cinsel ilişkinin olumsuz algılanması bakire olmayan kadınların sağlık hizmeti almasını zorlaştırıyor, kadınlar doktor ve personel tarafından yargılanabiliyor. Lezbiyen kadınlar homofobik tutuma maruz kalmak istemedikleri için jinekoloğa gitmekten kaçınabiliyorlar. Jinekolog hizmeti almak isteyen trans ve interseks bireyler, yukarıda bahsedilen sıkıntılara ek olarak bu kimliklerle tanışıklığı olmayan ve bu nedenle muayene, tanı ve tedavi süreci hakkında bilgisiz doktorlarla karşılaşabiliyorlar.
Konu doğum kontrolüne geldiğinde, doktorlar kadının çocuk istediğini veya mutlaka isteyeceğini varsayabiliyorlar. Çocuk sahibi olmak istemeyen bir erkeğin, isteği üzerine vazektomi operasyonu geçirmesi çok kolay iken bir kadın tüplerini bağlatmak istediğinde (tüp ligasyonu) doktorlar operasyonu reddedebiliyor. Doktorların red gerekçeleri kadının bir gün bu kararından pişman olacağını ve çocuk isteyeceğini varsaymak oluyor. Kadın, kendi bedeniyle ilgili verdiği kararı onaylatmak için birçok doktora gitmek ve açıklama yaparak doktoru ikna etmeye çalışmak zorunda kalıyor. Ayrıca Türkiye’de kürtaj gebeliğin ilk zamanlarında yasal olmasına rağmen, çoğu devlet hastanesi olmak üzere birçok hastanede doktorlar “vicdani ret” haklarını kullanıyorlar. Doktorun öznel algılarını sağlık alanına karıştırmadığı, hiçbir sorgulama ve yargılama olmaksızın sadece kadının talebi üzerine kürtaj operasyonu yapılan hastane çok az. Türkiye’de kürtajın yasal oluşu, kadınların rahatça kürtaj hakkına ulaşabildikleri anlamına gelmiyor. Özellikle özel hastanelere ekonomik durumu yetmeyen kadınlar bu konuda daha çok zorlanıyor. Yani kadına toplumun biçtiği “namuslu, bakire anne” rolü, kadınların sağlık alanında yargılanmasına, duygusal veya fiziksel şiddete maruz kalmalarına yol açıyor. Kadınların hakları ihlal ediliyor ve haklarına ulaşmakta sorun yaşıyorlar.

Türkiye’de sağlık alanının güvenli olmamasının tehlikeli sonuçları var. Bireylerin maruz kaldığı kötü deneyimler ve toplumsal yargılar tedavi sürecini engelliyor. Bu durum bireylerin sağlıklarını büyük bir riske atıyor. Tedavi edilebilir hastalıklar, doktor fobisi nedeniyle geç fark ediliyor. Kürtaja ulaşma zorluğu kadınları tehlikeli ve hijyenik olmayan alternatifler aramaya yönlendiriyor. Bu sorunları çözme ve tıpta güvenli alan sağlama yolunda en büyük sorumluluk devlete düşüyor. Öncelikle devletin bu sorunu tanıması, sağlık personellerini eğitmesi ve sağlık politikalarını daha kapsayıcı hale getirmesi gerekiyor. Devlet gerekli adımları attıktan sonra, devletin yetmediği yerlerde dezavantajlı gruplar için organizasyonlar ve sivil toplum bu açığı kapatabilir, örneğin LGBTİ+ bireylerin ayrımcılığa ve hak ihlaline uğramayacağı kafeler gibi mekanların toplandığı şugarmekanlar projesi benzeri projeler yapılabilir. Örnek olarak, sosyal medya platformlarında ve forumlarda “yargılamayacak” doktorlar, jinekologlar soruluyor ve öneriliyor ancak bu iş büyütülebilir ve resmiyet kazanabilir. Muayenehaneleri güvenli olan doktorların bir listesi hazırlanabilir, doktorlara güvenli alan konusunda eğitimler verilebilir. Resmi bir platform üzerinden hak ihlalleri görünür kılınabilir. İhlali soruşturan bir devlet, proje, organizasyon veya kurumun varlığı, dezavantajlı gruplara daha güvende hissettirebilir. Böylelikle tıpta güvenli alanın önemi ve gerekliliği daha görünür hale getirilebilir.
(1) Göçmen, İ., Yılmaz, V. (2016). Denied Citizens of Turkey: Experiences of Discrimination Among LGBT Individuals in Employment, Housing and Health
Care. Gender, Work & Organization, 23. 470-488. doi:10.1111/gwao.12122
(2) Bekiroğulları, Z., Biçmen, Z. (2013). Social Problems Of LGBT People In
Turkey. Procedia – Social and Behavioral Sciences. 224-233.
(3) Dişi genital organlarıyla doğan, bedensel cinsiyeti dişi olan.
(4) Daşıkan, Z., Sevil, Ü. (2017). Kadınlarda Jinekolojik Muayeneyi Engelleyen
Psikososyal Faktörler. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 26. 75-83.
Zeynep Elif Sab