HAKLI MÜCADELEMİZİN “RAK RAK” SESLERİ

Varoluşundan gelen bir mücadelenin içinde olmak, kolay değildir. Hayatını hayallerine uydurmaya çalışırken sürekli önüne engeller konulur. Kendine göre yaşamak zorunda bırakılırsın. Seçimlerin kişiliğine ve kim olduğuna bağımlı hale gelir. Toplum “sen”i kabul etmez, kendine ait görmez. Dışarıdan bir göz haline gelirsin; ailenden, arkadaşlarından, mahallendeki insanlardan uzağa atılırsın. Kolay değildir; kendin olmak, olduğun kişi için mücadele etmek.

Dini dayatılmış bir toplumun din dışı kalmış masum çocuklarıyız. Küçüklüğümüzden beri ailemiz, ailemiz değilse akrabalarımız, akrabalarımız değilse okulumuz ve hatta ilişkilendiğimiz tüm diğer toplum üyeleri bize dini bahane ederek var olmamamız gerektiğini anlatıyor. Sürekli, bu sen değilsin, yanlış düşüncelere kapılmışsın diye telkin ediliyor. Üstüne çoğunlukla ‘sapkın’ diye nitelendiriliyoruz. Bu, tamamen kutuplaştırılmak istenerek toplumun kendi düzenlerine uymayan kesimin iktidar boyunduruğuna eğilmesini amaçlar.

Onların sen değilsin bu, dedikleri kişiyi büyütmek bizim için çok büyük emek ve özveri gerektirdi. Aynaya baktığımızda gördüğümüz kişiden gurur duymalıyız, verdiğimiz mücadeleyle dolan kişiliğimizi onlardan geri kalmamak, anlamların peşinde koşmak için hep geliştirdik. Derneklerimiz, toplanma alanlarımız bizim en büyük sığınağımız oldu. Şimdi, bu da elimizden alınmaya çalışılıyor.

Sevdiğim bir arkadaşımla geçen gün konuşurken ailesinin ne zaman ona ‘Sen çok değiştin, bu sen değilsin’ dedikleri zamanların hep kendisinin kararlarının ön planda olduğu ve istediği şeyleri yaptığı ana denk geldiğini belirtti. Haklı bir yandan, hepimiz kendimizi ailemize ve topluma uydurmaya çalışmakla bir ömür geçirirken kendimizi tanımıyoruz.

Toplum içerisindeki her birey büyürken kendini keşfetmeye çalışırken bir lubunya bunların yanında toplumun onu kabul etmesi ve bağrına basması için bir mücadele veriyor. Okuldaki zorbalıklardan tutun iş yerlerinde muazzam baskıya (bulabildiyse tabii) kadar uzanıyor bu mücadele.

Sansürün bu kadar etkin olduğu ve mevut düzenin lubunya mücadelesiyle savaştığı bir ortamda neredeyse her ilde baskıyla iptal edilen yürüyüşler bizlerin sinmesine sebep olmamalıdır. Varoluşumuzun kaynağını aykırılıkla nitelendiren bu toplum düzeninin asi çocukları olarak dayanışmamızı tekrar sağlayabiliriz ve yarının büyüyen kuir çocuklarına yalnız olmadıklarını hissettirebiliriz. Birbirimizin gözyaşına dünyalar bedel, bir slogan ve pankart altında toplanan dağınık renklerimiz bizi tek çatı altında birleştirecek, hep. Daima buradayız, daim olacağız.

Dayanışmanın en önemli ayındayız şimdi. Tüm senenin sonucunda verilen mücadelenin vardığı yeri görmek için sokaklara inmeli gerek rak rak gerekirse de rap rap yürümeli. Şu an büyüyen kuir çocuklara yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz. Çünkü biz bu mücadelenin sahipleri ve misafirleriyiz. Onlara, yürümeye değer bir yol sunmalı ve bu dayanışmayı büyütmeliyiz. Onur ayımız kutlu olsun!

Erdinç İnceer

Yorum bırakın