Boğaziçi Kulüpleri ve LGBTİ+lar için Güvenli Alan

Güvenli alan, yirminci yüzyılın son çeyreğinde kadın hareketinde ortaya çıkan ve yeşil çember içinde pembe üçgen sembolüyle birlikte LGBTİ+lar tarafından da geniş ölçekte kullanılan bir kavram.[1]İlk anlamlarından biri ötekileştirilmiş grupları şiddetten ve tacizden uzak tutan alanlardı.[2] Elbette anlam zamanla değişime uğradı ve kavram bağlamıyla birlikte ele alınan özel bir tanıma dönüştü. Sözgelimi, ‘Burası bir güvenli alandır.’ diye bir şey söylenemez oldu; grupların değişen dinamikleri ve ihtiyaçları göz önüne alınarak ‘LGBTİ+lar için’ veya ‘şiddete maruz bırakılan mülteci kadınlar için’ güvenli alan ifadeler kullanılmaya başlandı. LGBTİ+lar özelinde güvenli alan ise LGBTİ+ları hedefine alan her türlü fobi, mizojini, ayrımcılık vb.’den arı, kişilerin ifade özgürlüklerini kısıtsız kullanabildikleri alanları temsil ediyor. Buradan güvenli alanın sabit, değişmez ve kırılgan yapıda olmadığını aksine içinde inşa ve yeniden inşa süreçlerini de barındırdığını söylemekte fayda var. Sözgelimi ortamda fobi içeren bir söylem olduğunda ‘Burası artık güvenli bir alan değildir.’ demek doğru değildir; tersine, bu fobiyi işaret etmek ve bu alanda buna izin verilmeyeceğini ifade etmek, gerektiğinde tartışmaya açıp eleştiri ve özeleştiri kanallarını kullandırmak güvenli alanın ta kendisidir.

Bağlamın tanım içindeki yeri “Kim için güvenli alan?” sorusunun yanında “nerede, ne zaman, ne amaçla güvenli alan?” sorularını da doğuruyor. Ben bu yazıda Boğaziçi’nde kulüpler özelinde LGBTİ+lar için ne amaçla güvenli alan oluşturmalıyız ve bunu nasıl yapmalıyız’ı tartışacağım.

Boğaziçi kulüplerinin yalnızca zaman geçirilecek, sosyalleşilecek, eğlenilecek yerler olmadığını aynı zamanda önemli bir ifade alanı olduğunu düşünüyor ve böyle olduğuna şahit oluyorum. Dolayısıyla bu ifade alanının herkese eşit derecede katılım sağlamaya imkan tanıdığından ve ötekileştirilmiş grupları dahil etmek için çaba sarf edildiğinden emin olmamız gerekir. Fakat yalnızca entelektüel katkı anlamında değil; kulüplerin işlevlerinden, hatta herhangi bir topluluğun ilk işlevlerinden sosyalleşmenin de eşit “dağılışının” göz ardı edilmemesi gerekir. Kulüplere ait hissedip hissetmemek üyelerinin kendi insiyatifinde olmakla beraber, üyelerin, kimlikleri veya varoluşları nedeniyle grubun kalanını homojen ve kendilerini bundan ayrı hissetmelerine sebep olmamak da kulüplerin sorumluluklarından biri.

Tüm bu saydıklarım aslında neden LGBTİ+lar için güvenli alan sorusunun cevabının kısa bir izi. Bu alanın nasıl yaratılacağı neden güvenli alan sorusunun farklı cevaplarına ulaşılmasına da katkı sağlayabilir.

Şimdi, Boğaziçi kulüpleri LGBTİ+lar için nasıl güvenli alan oluşturabilir sorusuna cevap vermek için kulüplerin kendilerine sorması gereken soruları listeleyeceğim.

Varsayıyor muyuz? Kişilerin beyanları dışında herhangi bir özelliklerinden yola çıkarak onlara cinsiyet kimliği, cinsel yönelim vb.’ye dair atamalar yapıyor veya bir başka deyişle kişilerin cinsiyet kimliklerini, cinsel yönelimlerini vb.yi varsayıyor muyuz? Daha kötüsü heteroseksizme,cisseksizme, monoseksizme ve daha nicesine kapılıp herkesi aksini söylemedikleri müddetçe heteroseksüel, cis, monoseksüel olduğunu varsayıyor ve hatta doğrusunun bu olduğunu savunuyor muyuz? Bu varsayış mesela benim başıma çok basit bir ‘Kız arkadaşın var mı?’ sorusuyla gelmişti.Belki bu minik bir hadiseydi, can sıkıcıydı ama güvenli alanı bozdu ve yeniden inşası zor bir hale getirdi. Zira o zamanlar açık kimlikli bir LGBTİ+ değildim ve herkesin ortasında bunun savunusunu yapmak benim için riskliydi.

Ayrıca, kulüp işleyişini o veya bu sebeple kadınların ve erkeklerin, kadın veya erkek olduğuna dair referanslar içeren veya buna göre farklı çalışmalar öneren şekilde kurguluyor; böylece, ikili cinsiyet dışında kalan bütün cinsiyet kimliklerini ve kimliksizlerini göz ardı ediyor böyle olmasa dahi kişileri cinsiyet beyanı vermek durumunda bırakıyor muyuz? Cinsiyetli çalışmalar yapılmasını amaç edinen veya yöntem olarak kullanan kulüplerdeysek, bu durum kulüp üyelerince baştan böyle anlaşma sağlandığı için bir güvenli alan sözleşmesine dönüşebilir fakat yine burda ikili cinsiyet dışındaki cinsiyetlerin kapsanışını, kişilerin beyan verme zorunluluğu olmayışını ve beyan değiştirebilme özgürlüğünü göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Dinliyor muyuz? Yalnızca LGBTİ+lara olmamakla birlikte tüm kulüp üyelerine kulüpte yaşadıkları deneyimleri bir geribildirim mekanizması aracılığıyla soruyor ve onları dinliyor muyuz? Kişilerin ifade özgürlüklerini kullanabilecekleri ve kulüp işleyişine dair fikirlerini dile getirebilecekleri mekanizmalar, toplantılar oluşturuyor muyuz? Kulüp adına bir karar alınacağı zaman tüm kulüp üyelerini katılımcı demokrasi ilkelerini kullanarak sürece dahil ediyor muyuz? Yalnızca LGBTİ+’ların ayrımcılığa uğradığını hatta belki bütün LGBTİ+’ların ayrımcılıktan bir biçimde payını alıyor dememekle birlikte, bir gerçek olarak LGBTİ+’ların ayrımcılığa maruz bırakıldığı düşünürsek, öznelerin sözünü diğer herkesle eşit tutmak ve bunun için belki de ekstra çaba göstermek yersiz olmaz diye düşünüyorum.

Anlatıyor muyuz? Üyelere, üye olarak kazandıkları haklarını ve bu hakların ihlalleri durumunda neler yapılabileceğini anlatıyor muyuz? Hak ihlali (örn. taciz, ayrımcılık) durumunda bağımsız denetim kurulları oluşturarak(örn. eski aktif üyelerden oluşan) sürecin takipçisi oluyor muyuz?

Son olarak, temsil ediyor muyuz? Belki bu başlıkta bütün kulüpleri kapsamak zor ama, ortaya çıkardığımız ürünlerde veya kullandığımız materyalde LGBTİ+ları eşit derecede temsil ediyor muyuz? Bir Boğaziçi seyircisi olarak sahnede trans karakter görmeyi çok isterim örneğin. Bu gibi şeylerin açık olmayan LGBTİ+ları da kulüpte güvenli hissettireceğini düşünüyorum.

Bu yazıda sorulması gereken bazı sorular önererek, güvenli alan oluşturmak için genelgeçer ve bağlamsız bir “yemek tarifi” vermemeye çalıştım[3] Bu demektir ki aslında bu sorular yalnızca birer kıvılcım olabilir, kulüpler ancak kendi yöntemleriyle kendi üyeleri için ve kendi üyeleriyle kendi güvenli alanlarını oluşturabilir.


[1] (Kenney,2001; The Roestone Collective,2014’te belirtildiği gibi.

[2] The Roestone Collective,2014. Towards a Reconceptualization.

[3] The Roestone Collective,2014. Towards a Reconceptualization.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: